Gazze Şeridi'nin geleceğine dair bölgedeki diplomatik trafik hız kesmeden devam ediyor. Analistlere göre, Gazze çevresindeki bölgesel etkileşim, aktörler arasındaki yoğun bir diplomatik yarışı yansıtıyor. Bölgesel istikrarın ve kendi doğu sınırlarının güvenliğinin garantörü olarak tarihi rolüne sıkı sıkıya sarılan Mısır ile ateşkes anlaşmasının mimarisinde vazgeçilmez bir arabulucu olarak artan ağırlığını kabul ettiren Türkiye, bu yarışın merkezinde yer alıyor.
Mısır'ın rolü: Ulusal güvenlikten taviz yok
Siyasi analist Halid Şinikat, Mısır'ın Gazze Şeridi'ni doğrudan ulusal güvenliğinin bir parçası olarak gördüğünü vurguladı. "Kudüs Press"e konuşan Şinikat, Kahire için en önemli stratejik önceliğin, Gazze'den veya arkasından (İsrail) kaynaklanacak herhangi bir tehdidin ortaya çıkmasını engellemek olduğunu belirtti. Mısır'ın gerçek güvenlik çıkarının, Gazze'nin, özellikle de Refah bölgesinin, Mısır'ın etki alanında kalmasında yattığını, böylece sınırlarında başka herhangi bir tarafın nüfuzunun genişlemesini önlediğini açıkladı.
Şinikat, ABD'nin, Başkan Donald Trump'ın önerdiği doğrultuda bir ateşkesi sağlamlaştırmaya çalıştığını, İsrail'in ise Filistin direniş gruplarını ortadan kaldırmayı ve "ertesi günün" Hamas'sız olmasını garantilemeyi hedeflediğini, aynı zamanda Şeridi'nin bazı bölgelerinde doğrudan kontrol sağlamaya çalıştığını ifade etti.
Analiste göre, ABD'nin yeniden imar planındaki en karmaşık mesele silahsızlanma dosyası. İşgal güçleri tamamen silahsızlanma konusunda ısrarcıyken, Hamas bunun ancak egemen bir Filistin devleti çerçevesinde mümkün olacağını belirtiyor, bu da dosyayı taraflar arasındaki anlaşmazlıkların merkezine yerleştiriyor. Şinikat, İsrail'in Türkiye yerine Mısır ile çalışmayı tercih ettiğini, zira Türkiye'yi Müslüman Kardeşler'i barındıran bir aktör olarak gördüğünü, Mısır'ı ise sınırları kontrol edebilecek ve güvenlik yükünü taşıyabilecek bir taraf olarak kabul ettiğini sözlerine ekledi.
Türkiye'nin rolü: Vazgeçilmez arabulucu konumu
Siyasi analist Hazım Ayad ise, Filistin dosyasından Türkiye'yi izole etmenin artık imkânsız hale geldiğini ve Ankara'nın ateşkes anlaşmasının taslağını oluşturma ve mimarisinde kilit bir ortak olduğunu belirtti. Ayad, Türkiye'nin en önemli arabulucu ve garantörlerden biri olduğunu vurgulayarak, Trump'ın birden fazla kez Ankara'nın müzakerelerdeki tıkanıklığı aşma yeteneğine övgüde bulunduğunu ve hassas anlarda engelleri kaldırması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güvendiğini kaydetti.
Ayad'a göre, Türkiye'yi herhangi bir gelecekteki çözümden dışlamak mümkün değil, zira Ankara'nın Gazze'yi ilgilendiren bölgesel ve güvenlik denklemlerinde temel bir dayanak olduğu açık. ABD'nin hâlâ Türk rolüne güvendiğini ve İsrail'e Ankara'nın önerilen BM Gücüne katılımını reddetmekten vazgeçmesi için baskı yaptığını belirtti.
Ayad, Türkiye'nin Suriye, Doğu Akdeniz ve Ukrayna'daki geniş bölgesel nüfuzunun onu göz ardı edilemez zor bir aktör yaptığını ifade etti. Analist, anlaşmanın çökmesini önlemek amacıyla Ankara'nın Refah Sınır Kapısı krizini çözmek ve mahsur kalan Filistinliler için güvenli bir geçiş arayışı içinde önemli çabalar sarf ettiğini aktardı.
Ayad, Türk rolüne karşı çıkan tek tarafın İsrail olduğunu, ancak ABD ve bölgesel tarafların anlaşmanın istikrarını sağlamak için Türk varlığının önemini anladığını belirterek sözlerini noktaladı. Ankara, kendisini ateşkesin mimarlarından ve garantörlerinden biri olarak görmekte ve önümüzdeki aşamada göz ardı edilmesi kolay olmayacak.





