Bu çerçevede öne çıkan isimlerden biri, işgalci İsrail ordusunun koruması altında hareket eden ve yardım konvoylarına saldırmakla suçlanan Yaser Ebu Şebab oldu.
Refah’ın doğusunda etkili olan bu silahlı grup, geçmişte çeşitli suçlara karışmış kişilerden oluşuyor. Yardım taşıyan araçların gasp edilmesi, sürücülerin kaçırılması ve hatta öldürülmesi gibi ciddi suçlamalarla anılan Ebu Şebab ve grubu, şu sıralar yardımın güvenli dağıtımını sağlamakla görevli gibi sunuluyor.
ABD-İsrail destekli “yeni yardım mekanizması” çerçevesinde, Ebu Şebab’ın liderliğindeki grup, adeta İsrail’in yerel iş birlikçisi olarak sahaya sürülüyor. Amaç, halkın İsrail’le doğrudan ilişki kurmasına zemin hazırlamak ve Gazze’nin güneyinde kontrollü bir nüfus mühendisliği gerçekleştirmek.
Uluslararası basında da gündeme gelen bu grup, İsrail’in başarısızlıkla sonuçlanan “yerel alternatif yaratma” çabasının en çarpıcı örneği. İnsani yardımları hedef alan saldırıların görmezden gelinmesi ve bu yapıların medya aracılığıyla “düzen sağlayıcı güç” olarak sunulması, yaşanan krizin boyutunu gözler önüne seriyor.
Filistinli kaynaklar, bu tür oluşumların ne halk ne de direniş hareketleri nezdinde hiçbir meşruiyeti olmadığını vurguluyor. İsrail’in, savaşta başaramadığını, yardım sürecini manipüle ederek elde etme girişimi ise hem sahada hem siyasi olarak ağır bir reddedişle karşılaşıyor.