Sudan'daki Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (RSF) el-Fashir'i ele geçirmesi ve beraberindeki katliamlar, tartışmalı paramiliter gruba ana silah sağlayıcısı olduğu iddia edilen Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yönelik suç ortaklığı iddialarını yeniden alevlendirdi. Devletleri yargılayan Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) daha önce yetki eksikliği nedeniyle reddedilen bir davanın ardından gözler, bireyleri uluslararası suçlardan yargılayan Lahey merkezli diğer mahkeme olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) çevrildi.
UCM'nin Darfur'daki zulümlere ilişkin devam eden bir soruşturması bulunuyor ve bugüne kadar sadece Sudanlılar hakkında kovuşturma yürütüldü. Ancak, BAE'nin RSF'nin ana destekçisi olduğu yönündeki yaygın belgelere dayanarak, UCM'nin soruşturmasını BAE yetkililerine genişletip genişletemeyeceği sorusu ortaya çıktı.
Hukuki zemin mevcut, ancak engeller büyük
UCM uzmanlarına göre, bu sorunun kısa cevabı evet, ancak pratikte BAE'li yetkililerin mahkeme önüne çıkarılması ciddi engellerle karşılaşacak. Uluslararası ceza hukuku uzmanı Melanie O’Brien, "Böyle bir davayı açmanın önünde önemli zorluklar var," dedi. O'Brien, mahkemenin yetkisinin Darfur'da işlenen suçlarla sınırlı olduğunu ve BAE'deki bir kişiyi Darfur'da işlenen suçlara bağlayacak ve yetkiyi kullanmayı sağlayacak bir yol bulunması gerektiğini vurguladı.
Hollanda Açık Üniversitesi'nde UCM uzmanı ve profesör olan Sergey Vasiliev de hukuki dayanağın mevcut olduğunu doğruladı: "UCM'nin el-Fashir'deki rapor edilen devam eden katliamları soruşturması ve RSF'nin iddia edilen suçlarına suç ortaklığı nedeniyle BAE yetkililerini soruşturması ve yargılaması için yasal bir zemin var." Ancak Vasiliev, savcılığın ne zaman veya BAE'li yetkililerin peşine düşüp düşmeyeceğinin tamamen savcılık stratejisi ve takdir meselesi olduğunu belirtti.
Yetki nasıl genişletilebilir?
Ne Sudan ne de BAE, UCM'nin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü'nü onaylamış durumda. Ancak UCM, 2005 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1593 sayılı Kararı ile Darfur'daki durumu mahkemeye sevk etmesi sayesinde bölgede yetkiye sahip.
-
Sınır ötesi suç komplisliği: Roma Statüsü, mahkemenin yalnızca suçu doğrudan işleyenleri değil, aynı zamanda suçun işlenmesine yardım eden, yataklık eden veya başka bir şekilde destek olanları da yargılamasına olanak tanır. Bu, suçun işlenmesi için gerekli araçları sağlamayı da içerir.
-
Kanıt zinciri: Savcılığın BAE bağlantılı kişileri yargılayabilmesi için; RSF'nin Darfur'da UCM kapsamındaki suçları işlediğini, BAE'deki belirli kişilerin bu suçlara maddi olarak yardımcı olacak araçları (silah, mühimmat, finansman vb.) sağladığını ve bu kişilerin suçların işlenmesini kolaylaştırma niyetiyle veya RSF'nin uluslararası suç işleme niyetini bilerek hareket ettiğini kanıtlaması gerekiyor.
En büyük kısıtlayıcılar
UCM, şimdiye kadar başka bir ülkedeki silahlı gruplara dış destek sağlamaktan dolayı kimseyi mahkûm etmedi. En büyük pratik engeller ise şunlar:
-
Kanıt toplama zorluğu: Silah tedarik zincirlerine erişim ve BAE'den gönderilen araçların Darfur'daki ana suçları kolaylaştırma amacıyla gönderildiğine dair yeterli kanıt bulmak zor. Savcılık, Darfur'daki olay yerlerine erişimi olmadığı için uzaktan soruşturmalarla sınırlı kalıyor.
-
İş birliği zorunluluğu yok: BAE, UCM üyesi olmadığı için Roma Statüsü kapsamında işbirliği yapma zorunluluğunda değil. BMGK'nın 1593 sayılı Kararı, Sudan Hükümeti dışındaki devletleri (BAE gibi) yalnızca iş birliğine "davet etmekte" ve bu durum, bağlayıcı bir yükümlülük oluşturmuyor.
ABD istihbarat raporları ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların Darfur'da RSF tarafından kullanılan Çin menşeli gelişmiş mühimmatların "neredeyse kesinlikle BAE tarafından sağlandığı" yönündeki iddialarına rağmen, UCM savcısının bu zorlukların üstesinden gelip BAE'li üst düzey yetkilileri hedef alıp almayacağı savcılık takdirine bağlı kritik bir karar olacak.