Pakistan: Hindistan'ın kışkırtıcı hamlede bulunması durumunda şiddetle karşılık veririz Pakistan: Hindistan'ın kışkırtıcı hamlede bulunması durumunda şiddetle karşılık veririz

Son dönemde, Suriye'deki Filistinli mültecilerin hukuki statülerine dair belirsizlikler ve endişeler artıyor. Özellikle "vatandaşlık" konusunun gündeme gelmesi, mültecilerin yasal haklarında ve kimliklerinde köklü değişiklikler yaratabileceği yönündeki kaygıları artırıyor.

Filistinli hak savunucuları, bu senaryonun, Ürdün modeline benzer bir şekilde mültecilerin yasal statülerini zayıflatabileceği ve onları ev sahibi ülkeye tam entegrasyona zorlayabileceği konusunda uyarıyor. Daha karamsar bir senaryo ise Irak'ta olduğu gibi, Filistinli mültecilerin tüm haklarından mahrum bırakılması.

Bu endişeler, bölgesel karmaşıklıklar ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Şam ile sürdürdüğü müzakerelerde Filistinlilerin statüsünü etkileyebilecek baskılar gibi siyasi gelişmelere dayanıyor. İdlib'deki "Kurtuluş Hükümeti"nin geçmişteki uyarıları, Suriyeli Filistinlileri göçmen olarak sınıflandırarak mülteci statüsünden çıkarması, bu endişelerin haklılığını pekiştiriyor.

Vatandaşlık verilmesi uzak ihtimal

"Mesir Hareketi" koordinatörü Filistinli hukukçu Ayman Abu Hashim, mevcut siyasi koşullar altında vatandaşlık verilmesi ihtimalinin gerçek bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor. Abu Hashim"Vatandaşlık konusu, siyasi baskı ve anlaşmalarla ilişkilendirilmediği sürece tartışılabilir ve kabul edilebilir." diyor. Ancak, vatandaşlık verilmesinin mülteci statüsünden veya Filistin kimliğinden vazgeçme şartına bağlanmasının tehlikeli olduğunu vurguluyor.

Filistinli yazar Maher Hicazi ise, vatandaşlığın Filistinli mültecilerin asli kimliğinden kopuş anlamına gelmeyeceğini savunuyor. Avrupa'da vatandaşlık alan birçok Filistinlinin, hala Filistin davası için aktif çalıştığını belirtiyor. Hicazi, vatandaşlığın Filistinlilere daha geniş hareket özgürlüğü ve ifade alanı sağlayabileceğini ifade ediyor.

Öte yandan, Filistinli aktivist Khaled Atiyeh, Avrupa'daki vatandaşlık uygulamaları ile bölgedeki zorunlu vatandaşlık senaryoları arasında temel farklar olduğunu belirtiyor. Atiyeh, "Mülteci statüsünün kaybı, geri dönüş hakkının ve Filistin davasıyla olan yasal bağın zayıflatılması anlamına gelir." diyerek bu konuda duyarlılık çağrısında bulunuyor.

1956'dan bu yana Suriye'deki Filistinlilere tanınan özel yasal çerçeve, onların çoğu Suriye vatandaşının haklarına sahip olmalarını sağladı. Ancak, bu denge, artan bölgesel ve uluslararası baskılar nedeniyle tehdit altında. Filistinli mülteciler, bu belirsizlikler karşısında birlik ve stratejik bir yaklaşım geliştirmeye çağrılıyor.

Orta Doğu Haber