Şili sivil toplumu, İsrail'in BM sisteminde hesap vermesi amacıyla, ülkenin Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğinden çıkarılması çağrısı yapan uluslararası bir hukuk ve sivil girişim başlatmaya hazırlanıyor. Kampanya, soykırımcı İsrail'in uluslararası hukuk, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi kararlarına yönelik "sürekli ve sistematik ihlallerini" temel alarak BM Şartı'nın 6. maddesine dayandırılıyor.

Kampanyanın resmi başlangıcı, 26 Kasım'da başkent Santiago'da düzenlenecek bir halk etkinliği ile yapılacak olsa da, elektronik imza dilekçesi birkaç gün önce toplanmaya başladı. Quds Press tarafından izlenen kampanya verilerine göre, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e hitaben hazırlanan dilekçe, raporun hazırlandığı ana kadar 57 binden fazla imza topladı ve kısa sürede 100 bin imzaya ulaşmayı hedefliyor.

Organizatörler, bu hızlı tepkinin, Filistin'deki tehlikeli insani duruma yönelik "geniş bir halk tepkisini" ve yıllardır hareketsiz kalan uluslararası sistemi harekete geçirme yönündeki "uluslararası sivil baskıyı" yansıttığını belirtiyor.

Hukuki dayanak: BM şartının 6. maddesi

Girişimin medyaya tanıtım etkinliğinde konuşan avukat ve eski Şili Büyükelçisi Nelson Haddad, kampanyanın hukuki çerçevesini sundu. Haddad, işgalci İsrail'in "uluslararası hukukun tanımlamalarına göre artık 'dışlanmış bir devlet' haline geldiğini", BM kararlarına, temel uluslararası insancıl hukuk kurallarına uymadığını ve 70 yılı aşkın süredir sistematik ihlaller gerçekleştirdiğini ifade etti.

Haddad, girişimin, BM Şartı'nın temel ilkelerini defalarca ihlal eden herhangi bir üye devletin ihraç edilmesine olanak tanıyan 6. maddesine dayandığını vurguladı.

Haddad, girişimin sadece bir elektronik dilekçe olmadığını, aynı zamanda BM Genel Kurulu içinde kullanılmak üzere hazırlanan ve uluslararası hesap verebilirlik ilkesine "yeniden itibar kazandırmayı" amaçlayan "entegre bir hukuki ve diplomatik yol haritası" olduğunu açıkladı.

Prens Selman'ın ABD'de imzaladığı anlaşmalar neler?
Prens Selman'ın ABD'de imzaladığı anlaşmalar neler?
İçeriği Görüntüle

Güvenlik Konseyi kilitlenmesini aşma çabası

Kampanyanın önde gelen aktivistlerinden avukat Paula Abugattas, girişimin "aylar süren bağımsız bir sivil çalışma" olduğunu ancak BM kurumları içinde etkili bir baskı gücü haline gelmesi için devletlerden siyasi destek alması gerektiğini belirtti.

Abugattas, mevcut uluslararası bağlamın "gerçek bir acil durum anı" olduğunu ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria'daki insani durumun kötüleşmesinin "uluslararası hareketi ahlaki ve hukuki bir zorunluluk" haline getirdiğini savundu.

Abugattas, girişimin başlatılmasının temel nedenlerinden birinin, ABD'nin İsrail ile ilgili herhangi bir hamleyi sürekli olarak veto etmesi sonucu "Güvenlik Konseyi'ndeki tıkanıklık" olduğunu kaydetti.

Bu tıkanıklığın "kolektif güvenlik sisteminin temel işlevini boşalttığını" belirten hukuki ekip, bu nedenle Daimi Üyelerden birinin itirazı nedeniyle Konsey'in aciz kalması durumunda Genel Kurul'un müdahale etmesine ve tedbir almasına olanak tanıyan 377 sayılı "Barış İçin Birleşme" kararını aktive etmeye hazırlanıyor.

Organizatörler, bu mekanizmanın Kore Savaşı ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali gibi benzer tarihi anlarda kullanıldığını ve bugün devreye sokulmasının, Güvenlik Konseyi'ndeki engellemeyi aşabilecek "kurumsal bir baskı aracı" oluşturacağını ifade ediyor.

Dilekçenin içeriği: "İnsanlık da ölüyor"

Quds Press'in ulaştığı resmi dilekçe metninde, BM Genel Sekreteri, Devlet Başkanları ve Güvenlik Konseyi üye devletlerine doğrudan hitap edilerek, soykırımcı İsrail'in BM Şartı'nda yer alan ilkelere yönelik tekrarlanan ihlalleri nedeniyle 6. madde uyarınca örgüt üyeliğinden çıkarma prosedürlerinin başlatılması talep ediliyor.

Mesajda, İsrail'in "Filistin devletini tüm sakinleri, altyapısı ve hafızasıyla birlikte ortadan kaldırma niyetini resmi açıklamalarla ilan ettiği" ve eylemlerini eleştiren herkesi "anti-Semitizmle" suçladığı belirtiliyor. Gazze Şeridi'nde yaşananların ise "bileşik bir savaş suçu" olduğu ifade ediliyor.

Mesaj, İsrail'in Filistinlileri bombalarla şehit ettiği, tıbbi altyapıyı yok ettiği ve yaklaşık iki milyon insanı açlık ve susuzluğa mahkûm ederek "modern çağın belgelenmiş en tehlikeli suçlarından birini" işlediğini öne sürüyor.

Dilekçe, İsrail'le kurumsal ilişkilerin kesilmesi, tüm uluslararası etkinliklerden derhal ihraç edilmesi ve soykırımın devamına katkıda bulunan silah tedarikine yönelik kapsamlı bir ambargo uygulanması çağrısıyla sona eriyor: "Gazze ile birlikte insanlık da ölüyor. Filistin'in yaşamasını istiyoruz, çünkü o dünyanın kalbidir."

Şili'nin sert tutumu

Bu kampanya, Şili'nin son aylarda İsrail hükümetine karşı aldığı sert duruşla uyum içinde geliyor. Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, geçtiğimiz Eylül ayında BM önünde yaptığı konuşmada, Gazze'deki durumu "küresel bir insani kriz" olarak nitelendirmiş ve binlerce Filistinlinin "sırf Filistinli oldukları için" şehit edildiğini belirtmişti.

Boric, adaletin intikamla değil, hukukla sağlanması gerektiğini vurgulayarak, Netanyahu'nun ve soykırımdan sorumlu olanların Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmasını istediğini açıkça ifade etmişti.

Şili, geçtiğimiz Haziran ayında büyükelçisini istişareler için geri çekme, askeri ataşeleri geri çağırma, İsrail'in (FIDAE) Hava Gösterisi'ne katılımını askıya alma ve Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'ndaki davasını destekleme gibi siyasi ve ekonomik adımlar atmıştı.

Boric ayrıca, yerleşimci ürünlerinin ithalatını yasaklayan bir yasa tasarısını hızlandırmış ve Gazze'de yaşananları "soykırım ve etnik temizlik" olarak nitelendirerek savunma iş birliğini işgalci İsrail askeri sanayisinden uzaklaştırma talimatı vermişti.

Daily Ummah