İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'da İsrail ordusunun ve Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarına karşı Filistinlilerin haklarını savunmaya çalışan İsveç vatandaşı Susanne Björk (48) ve İrlanda vatandaşı Murphy'yi sınır dışı etme kararı aldı.
İkisi de İngiltere'de yaşayan aktivistlerden Björk bu kararı kabul ederken, Murphy ise kararın iptali için dilekçe verdi. İsrail Polis Sözcülüğü, iki aktivistin bu dilekçeye verilecek cevaba göre birlikte sınır dışı edileceğini bildirdi.
Filistin topraklarının işgaline karşı barışçıl ve sivil yöntemlerle Filistinlilere destek veren "Uluslararası Dayanışma Hareketi (ISM)" de aktivistlerin, son dönemde İsrail ordusunun ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarının arttığı Mesafir Yatta'da 31 Mayıs'ta gözaltına alındığına ve sınır dışı etme kararının haksız olduğuna dikkati çekti.
Murphy'nin, önce Ben Gurion Havalimanı'ndaki gözaltı merkezinde tutulduğunu, ardından Givon cezaevine nakledildiğini belirten ISM, aktivistin, avukatının ilgili makamlarla temas halinde olduğunu ancak henüz kendisiyle doğrudan iletişime geçemediğini aktardı. ISM, gözaltındaki İrlandalı aktivistin haksız sınır dışı kararına itiraz ettiğini kaydetti.
"Uzun yıllardan bu yana Filistin halkıyla dayanışma sergiliyor"
İrlandalı aktivistin Galler'de yaşayan oğlu Dale Ryan, annesinin Filistin ile olan gönül bağı, Batı Şeria'yı ziyareti ve sonrasında İsrail polisi tarafından gözaltı alınması hakkında AA muhabirine konuştu.
Oğul Ryan, annesinin uzun yıllardan bu yana Filistin halkıyla dayanışma sergilediğini ve Galler'de Filistin ile dayanışma kampanyalarına öncülük ettiğini belirterek, 2004'te ilk kez Filistin'e gitmesinin ardından bölgeye bağlılığının arttığını dile getirdi.
Annesinin daima adalet duygusuyla hareket ettiğini ve zayıf olanı savunmak istediğini söyleyen Ryan, "O ülkeye (Filistin'e), insanlarına aşık oldu ve o zamandan beri bölgedeki durumu vurgulamak ve Filistin halkını desteklemek için elinden geleni yapmak istedi." dedi.
Ryan, annesinin gözaltına alındığı Mesafir Yatta bölgesini çok iyi bildiğine ve daha önce burada bulunduğuna işaret ederek, "Bazen çobanlarla birlikte tepelerde yürüyüş yapar, zeytin hasadına yardımcı olurdu. Uluslararası gönüllülerin burada bulunması, yerleşimciler ve askerlerin davranışlarını biraz daha sınırlamaya yardımcı oluyordu." diye konuştu.
İsveçli ve İrlandalı aktivistlerin gözaltına alındığı gün ise önce İsrailli askerlerin, aktivistlerin bulunduğu Khalet al-Daba'a köyüne geldiğinin altını çizen Ryan, askerlerin pasaport kontrolünden sonra bölgeden ayrıldığını ifade etti. Ardından askeri üniforma giyen ve Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin bölgeye gelerek iki aktivisti taciz etmeye başladığını belirten Ryan, daha sonra bu kişilerin bölgeye İsrail polisini çağırdığını ve iki aktivistin askeri bölgede bulundukları suçlamasıyla gözaltına alındığını anlattı.
Oğul Ryan, annesinin hayatından endişe duyduklarını ve kaygılı olduklarını vurgulayarak, aktivistin bazı sağlık sorunları olduğunu ve semptomların stres nedeniyle kötüleşebileceğini dile getirdi. Buna karşın, annesinin çok dirençli olduğunu ve bölgede kalmak istediğini söyleyen Ryan, şunları kaydetti:
"Annem gözaltına alınmak istemedi, sınır dışı edilmek istemedi, o Filistin'de olmak istiyordu. Çok tutkulu bir insan ve kalbinin bir parçası Filistin'de. Bu yüzden Filistin halkı için ve oradaki insanlar için elinden geleni yapacak. Eğer Filistin'e gitmeseydi, evinde muhtemelen depresyona girerdi. Burada (İngiltere'de) olduğunda kendini çaresiz hissediyor ancak orada olduğunda sadece dayanışma göstererek bile olsa bir şeyler yapıyormuş gibi hissediyor. Annem burada (evinde) kalsaydı, kendine sadık kalmazdı."
Ryan, annesinin gözaltına alınmasının sebebine ilişkin ise "Bence annemin durumu, İsrail'in, Batı Şeria'daki köylüler ve çobanlar gibi Filistinlilerin günlük yaşamlarında neler olduğunu insanların bilmesini istemediğini açık bir şekilde gösteriyor." ifadelerini kullandı.