İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan M.N. adlı Filistinli tutuklu, Asra Media tarafından belgelenen ifadesinde, Gazze Şeridi'nden kaçırılan Filistinlilere uygulanan aşağılama, işkence ve vahşi uygulamaların boyutlarını gözler önüne serdi. M.N.'nin zorlu yolculuğu, sözde "güvenli koridor" Netzarim Geçidi'ndeki tutuklanmayla başlayıp, Ofer Cezaevi'ndeki sorgu merkezlerinden geçerek, işgal altındaki Ramallah kentindeki kötü şöhretli yeraltı Rakefet Hapishanesi'nde son buldu.
Gözaltı sürecinin başlangıcı: 'Hayvanlara bile yakışmaz' koşullar
M.N., ifadesine "sözlerin canlı vicdanların kulağına ulaşması gerektiğini, belki de içerideki mahkumların kalan vücutlarını kurtarmaya yardımcı olabileceğini" söyleyerek başlıyor.
Tutuklandığı anı, 16 Kasım 2023'ü, işgalin "güvenli koridor" olarak adlandırdığı Netzarim Geçidi'nde yaşanan bir "tuzak" olarak nitelendiriyor. İlk gözaltı sürecini onur kırıcı ve insanlık dışı olarak tanımlayan M.N., sürekli aramalar, aşağılama ve sözlü tacizden bahsediyor. Netzarim Koridoru'ndan Gazze çevresindeki askeri kışlalara yapılan naklin "hayvanlara bile yakışmayacak kadar utanç verici ve aşağılayıcı" olduğunu söylüyor.
M.N., askerler tarafından kaçırılan gençlerin gözleri bağlı, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı bir şekilde diz çökmeye zorlandığını, konuşmalarının veya hareket etmelerinin yasaklandığını aktarıyor. Bu kışlalarda sadece bir gün geçirdiği için kendini şanslı saydığını ve işkence altında kalan diğer mahkumlar için dua ettiğini belirtiyor.
Ofer cezaevi: Sorgulama ve acımasız muamele
Kışladan sonra transfer edildiği Ofer Cezaevi'nde yaklaşık altı hafta süren sorgulama aşaması başlıyor. M.N., sorgucuların itiraf almak için yalan makinesi kullandığını ve cevaplarının yanlış olduğu konusunda kendilerini kandırmaya çalıştığını anlatıyor.
Ofer'deki Gazze mahkumları iki bölümde tutuluyordu:
-
Bölüm 23 (Yeni tutuklular): Burada mahkumlara acımasız bir gaddarlıkla muamele ediliyordu. M.N., günde üç kez sürekli küfür ve dayak seslerinin duyulduğunu, mahkumların kanama ve yaralanmalara maruz kaldığını ancak tıbbi yardım alamadığını dile getiriyor. Mahkumlara banyo yapma, kıyafet değiştirme veya yeterli yiyecek alma hakkı verilmiyordu.
-
Bölüm 10 (Tecrit bölümü): Normalde iki veya üç kişilik olan bu beş küçük odada, savaş sırasında ortalama sekiz mahkum sıkıştırılıyordu. Oda başına düşen alan tuvalet dahil en fazla üç metre kareydi. Duvarlar dökülüyor, kışın nem sızıyor ve yazın dayanılmaz bir sıcaklık hüküm sürüyordu.
4'ten gece yarısına kadar prangalı yaşam
Ofer'de her iki mahkumun bacaklarından birbirine prangalandığını belirten M.N., bu durumun sabah 4'ten gece yarısından sonraya kadar sürdüğünü söylüyor. Mahkumların sadece dört saat uyuyabildiğini ve herkese yetmeyen, kirli, nemli yataklarda yatmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor.
Rakefet Hapishanesi: Yerin altındaki kabus
M.N., Ofer'i "çok daha kötüsüne zemin hazırlayan cehennemin bir istasyonu" olarak nitelendiriyor. 10 Eylül 2024'te, işgal altındaki Ramallah kentindeki Nitzan Cezaevi içinde, yerin altında yeni bir tecrit bölümü olan Rakefet açıldı.
Ofer'den 70'ten fazla mahkum, ağır dayak ve asılma da dahil olmak üzere vahşi koşullar altında Rakefet'e nakledildi. M.N., "Varışımız, dayanılmaz acılar, kanamalar, yaralar, kırıklar ve tarif edilemez işkencelerle dolu bir destan gibiydi," diyor. Rakefet'te de aşağılama, dayak, açlık ve uykusuzluğun devam ettiğini belirtiyor.
Rakefet'teki 25 odanın her biri 3x2 metreden büyük değildi; normalde iki kişiye bile zor yeten bu odalara dört mahkum sıkıştırılıyor, biri yerde yatmak zorunda kalıyordu. Sabah 4'ten gece yarısına kadar yataklar kaldırılıyor ve mahkumlar kasıtlı olarak acı verecek şekilde tasarlanmış sert zemine oturmaya zorlanıyordu. Mahkumlar dizlerinin üzerinde, başları yere eğik şekilde oturuyordu.
Dinlenme hakkı bile işkenceye dönüşüyor
M.N., İsrailli gardiyanların teftiş bahanesiyle her gün mahkumları arkadan kelepçelediğini, yerlerini değiştirirken veya yerlerinde bırakırken hakaret ve dayak uyguladığını anlatıyor.
Gardiyanların "dinlenme süresi" (fura) olarak adlandırdığı anlar ise bir moladan çok, hücreden biraz büyük, güneş ışığı, hava ve ışık olmayan bir odaydı. Mahkumların burada da kelepçeli kaldığını ve toplu ya da tek başına namaz kılmalarının, Kur'an okumalarının veya sessizce dua etmelerinin bile yasaklandığını belirtiyor. Gardiyanlar, mahkumlardan her türlü rahatlamayı esirgiyor ve onlara seslenmeleri veya herhangi bir şey talep etmeleri halinde cezalandırıyorlardı.
Kasıtlı tıbbi ihmal ve ceza olarak gaz kullanımı
Serbest bırakılan mahkum, Rakefet'te tıbbi bakımın "yok" hükmünde olduğunu teyit ediyor. Bir mahkumun durumu kötüleştiğinde bile doktorun ancak uzun bir gecikmeyle getirildiğini ve uygun tedavi sağlanmadığını belirtiyor. İhmal nedeniyle mahkumlar arasında cilt enfeksiyonları ve uyuzun yaygınlaştığını söylüyor.
Mahkumlar, liderlerine, ailelerine ve onurlarına hakaret etmeye zorlanıyordu. Gardiyanların, solunum yolu hastalıkları olanları dikkate almadan, odaların içine sık sık biber gazı sıktığını ve yaşlı ve kronik hastaların gerçekten trajik koşullarda yaşadığını anlatıyor.
M.N.'nin bu tanıklığı, İsrail cezaevlerindeki Filistinli tutukluların karşı karşıya kaldığı insanlık dışı koşulların ve sistematik işkencenin boyutlarını ortaya koyuyor ve uluslararası toplumun dikkatini bu konuya çekme çağrısı yapıyor.


