Nisan 2023'te başlayan ve ülkeyi büyük bir insani felakete sürükleyen Sudan iç savaşında, Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasındaki çatışmalar kanlı bir hal alırken, uluslararası aktörlerin müdahalesi savaşın seyrini ve süresini doğrudan etkiliyor. Bu aktörler arasında, RSF'ye verdiği kapsamlı destekle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başı çekiyor.
RSF'ye kapsamlı askeri ve lojistik destek
Sudan hükümetinin Nisan 2025'te Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) "soykırıma suç ortaklığı" ile suçladığı BAE, RSF'ye sağladığı askeri ve lojistik destekle Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargolarını delmekle itham ediliyor.
-
Silah ve mühimmat akışı: Çatışmanın başlangıcında 100 bin askerlik bir güce sahip olan RSF'nin, Sudan ordusuna karşı iki yılı aşkın süredir direnişini sürdürmesinin arkasında BAE'nin desteği gösteriliyor. Ocak 2024'ten itibaren, BAE'nin Libya, Çad, Uganda ve Somali'nin ayrılıkçı bölgeleri üzerinden karmaşık tedarik zincirleri kullanarak RSF'ye silah taşıdığı rapor edildi.
-
İleri teknoloji silahlar: Mayıs 2025'te Amnesty International, BAE'nin Darfur'a gelişmiş Çin yapımı (Norinco Group üretimi) güdümlü bomba ve obüsler sevk ettiğini tespit etti. ABD istihbarat raporları da Ekim 2025'te BAE'nin RSF'ye Çin yapımı drone ve diğer silah sistemlerinin tedarikini artırdığını ortaya koydu.
-
Üs ve lojistik merkezler: BAE'nin Sudan'da Nyala ve el-Faşir'e 200 km uzaklıktaki el-Malha'da istihbarat ve lojistik amaçlı üsleri bulunuyor. Ayrıca, Somali'deki Bosaso üssünü Kolombiyalı paralı askerlerin transferi ve kargo taşımacılığı için bir transit noktası olarak kullandığı iddia ediliyor.
El-Faşir katliamı ve soykırım suçlamaları
RSF'nin son olarak Kuzey Darfur'daki Sudan ordusunun son kalesi olan el-Faşir şehrini ele geçirmesiyle binlerce sivilin öldürüldüğü, toplu infazlar yapıldığı ve uydu görüntülerinde yaygın kan lekeleri tespit edildiği bildirildi. Yale Üniversitesi'nden Nathaniel Raymond bu durumu "Ruanda düzeyinde bir kitlesel yok etme" olarak tanımladı. Daha önce de RSF, Darfur'daki Masalit halkına karşı toplu katliam, cinsel şiddet ve işkence içeren saldırılar düzenlemekle suçlanmıştı. Nisan 2024'te Raoul Wallenberg Merkezi, RSF'nin Masalitlere karşı "soykırım işlediğine dair açık ve ikna edici kanıtlar" olduğunu belirtmiştir.
BAE'nin Sudan'daki stratejik ve ekonomik çıkarları
BAE'nin bu kanlı çatışmaya müdahil olmasının ardında birden fazla stratejik ve ekonomik neden bulunuyor:
-
Altın ve mineral kaynakları: BAE, petrol bağımlılığını azaltmak için küresel bir altın ticaret merkezi olmayı hedefliyor. Sudan'ın zengin altın ve diğer mineral kaynakları BAE için büyük önem taşıyor. RSF lideri Hemedti ve ailesinin, BAE'de de bağlantıları bulunan ve RSF'nin ele geçirdiği topraklarda faaliyet gösteren bir altın şirketi var. RSF ağları, bu ihracatın güvenliğini ve kolaylaştırılmasını sağlıyor.
-
Kızıldeniz'de güç projeksiyonu: Sudan, küresel konteyner trafiğinin yaklaşık üçte birinin geçtiği Kızıldeniz'de stratejik bir konuma sahip. BAE, devlete ait liman işletmecisi DP World aracılığıyla liman imparatorluğunu genişletme çabasında. Sudan'ın Kızıldeniz kıyısındaki Ebu Amama limanına 8 milyar dolarlık yatırım teklifi, iç savaş nedeniyle Kasım 2024'te iptal edilmişti. BAE, Sudan üzerinden Kızıldeniz ve Doğu Afrika'da nüfuz alanını pekiştirmeyi amaçlıyor.
-
Tarım ve gıda güvenliği: Körfez ülkelerindeki gıda güvenliği endişeleri nedeniyle Sudan, BAE için önemli bir tarım ortağıdır. BAE'nin en büyük halka açık şirketi olan International Holding Company ve Jenaan Investment Group, Sudan'da 50.000 hektardan fazla alanda tarım faaliyeti yürütüyor.
-
İdeolojik düşmanlık: BAE'nin, Ömer el-Beşir döneminden kalma, siyasi İslam'la bağlantılı olduğu düşünülen Sudan ordusuna karşı ideolojik bir duruş sergilediği de belirtiliyor.
Uluslararası tepkinin zayıflığı
Sudan hükümetinin BAE'yi Kasım 2023'te ilk kez alenen suçlamasından bu yana dünya, BAE'nin rolüne karşı yavaş bir tepki sergilemişti. Sudan'ın UAD'deki "soykırım" davası, BAE'nin 2005'te Soykırım Sözleşmesi'ni imzalarken bu mahkemede yargılanma yetkisini reddetmesi nedeniyle Mayıs 2025'te yetkisizlik gerekçesiyle düşmüştü.
İngiltere gibi müttefik ülkelerin dahi BAE'nin rolünü gündeme getirmekten kaçınması ve hatta RSF ile gizli görüşmeler yaptığı yönündeki iddialar, uluslararası toplumun bu müdahaleye karşı net bir tavır alamadığını gösteriyor.