Türkiye’nin enflasyon, TL’nin değer kaybı ve şirket kapanmaları gibi sorunlarla boğuştuğu bir dönemde, Suriye’nin imarı Türk ekonomisine yeni bir can damarı olabilir.
Resmi verilere göre, 2024’ün ilk üç ayında şirket kurulumlarında %3,6 düşüş, şirket kapanmalarında %5,6 artış kaydedildi. Özellikle küçük ölçekli ticari işletmeler ve kooperatiflerde bu oranlar alarm verici seviyelere ulaştı. Türkiye bu daralmayı aşmak için yurt dışındaki ticaret ve yatırımlara hız veriyor.
Analizde, Suriye’nin yeniden inşasının Türkiye için üç ana avantaj sunduğu belirtiliyor:
-
Ekonomik dengeyi sağlamak, işsizlikle mücadele etmek ve Suriye’ye dönecek göçmenlerin yaratacağı iş gücü açığını azaltmak.
-
Ankara’nın Suriye politikasının doğruluğunu kanıtlamak ve iç siyasette muhalefetin elindeki eleştiri kozlarını zayıflatmak.
-
Suriye’nin kuzeyinde halihazırda kurduğu yönetim modeliyle, yeniden imar sürecinde etkin rol alarak bölgesel nüfuzunu artırmak.
Türkiye’nin öncelikli hedefi, Suriye’ye olan ihracatı kısa sürede 1 milyar dolara çıkarmak ve özellikle gıda, inşaat, sağlık ve altyapı projelerinde güçlü bir aktör olmak. Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa gibi sanayi üslerinin Suriye’nin ihtiyaçlarını karşılamaya hazır olduğu vurgulanıyor.
Dünya Bankası verilerine göre, savaşın Suriye’ye verdiği toplam zarar yaklaşık 1 trilyon dolar ve bu devasa yeniden imar sürecinin en az 10 yıl süreceği tahmin ediliyor. Türkiye, bu sürece dâhil olarak hem ekonomik canlanma hem de diplomatik kazanımlar elde etmeyi hedefliyor.
Analizde, Ankara’nın Suriye’deki imar sürecini sadece ticaret ve ihracat fırsatı olarak görmediği, aynı zamanda bölgesel güç dengesinde stratejik bir hamle olarak değerlendirdiği ifade ediliyor. Bu süreçte Türkiye, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik kazançlar peşinde.
Kısacası, El Cezire’nin analizine göre, Suriye’nin yeniden inşası Türkiye için sadece komşuya yardım değil, aynı zamanda ekonomisini ayağa kaldırma ve bölgesel liderlik yolunda bir “oyun değiştirici” fırsat.
