İsrail’in önde gelen askeri analistlerinden Yossi Yehoshua, İsrail’in savunma ve güvenlik stratejilerinde Türkiye faktörünün yarattığı baskıya dikkat çekti. Yehoshua, Türkiye’nin askeri kapasitesinin Suriye’deki varlığından duyulan rahatsızlığı dile getirirken, Gazze konusundaki kırmızı çizgilerini şu sözlerle ifade etti:
"Her şeyin ötesinde üzerimizde Türkiye'nin gölgesi var. Suriye'de Türk kapasitesini görmek istemiyoruz. Gazze'de Türkleri görmek ise isteyeceğimiz en son şey."
"Düşman devlet" statüsü ve güven krizi
Medya kanadında ise i24news analisti Yaakov Lappin, ikili ilişkilerin geldiği noktayı "Düşman Devlet" (Enemy State) tanımıyla özetledi. Lappin, İsrail’in Ankara’ya duyduğu güvensizliğin temelinde yatan ideolojik farklılıklara vurgu yaparak, "Mescid-i Aksa'yı kurtarma hayali kuran bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu yüzden Erdoğan'a asla güvenmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi kanattan kesin red: "Çözümün ortağı olamazlar"
Diplomatik ve siyasi boyutta ise İsrailli Bakan Orit Strook, Türkiye’nin Gazze’nin geleceğinde veya olası bir uluslararası güçte yer almasına kapıları tamamen kapattı. Türkiye’nin işgalci İsrail’e yönelik "soykırım" suçlamalarının bir engel teşkil ettiğini savunan Strook, Ankara’nın Gazze’deki herhangi bir çözüm mekanizmasına dahil edilmesinin "zor bir mesele" olduğunu belirtti.
Analiz: Ankara’nın artan etkisi Tel Aviv’i tedirgin ediyor
Bu açıklamalar, İsrail kamuoyunda ve devlet kademelerinde Türkiye’nin bölgesel bir oyun kurucu olarak artan ağırlığından duyulan endişeyi gözler önüne seriyor. Özellikle:
-
Askeri çekince: Türkiye’nin SİHA ve operasyonel gücünün Gazze gibi dar bir alanda varlık gösterme ihtimali, İsrail ordusu için büyük bir risk olarak görülüyor.
-
İdeolojik çatışma: Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerindeki sahiplenici söylemler, Tel Aviv tarafından doğrudan bir tehdit algısı olarak kodlanıyor.
-
Diplomatik blokaj: İsrail kabinesi, uluslararası platformlarda kendisini suçlayan bir aktörü (Türkiye), savaş sonrası planlamalarda masanın dışında tutmak istiyor.