Konvoyun, Libya’nın doğu bölgelerine ulaşarak Refah Sınır Kapısı’na ilerlemesi planlanıyor. Konvoyun Misrata’daki karşılaması için yerel halktan yoğun katılım bekleniyor.
Tunus’tan başlayan ve şu ana kadar Zliten kentine ulaşan konvoyda 20 otobüs ve yaklaşık 350 araç bulunuyor. Konvoyda Cezayir ve Tunus’tan yüzlerce gönüllü yer alırken, Libya’dan da destekçilerin katılımı artıyor. Ancak Libya’nın doğusunu kontrol eden Hafter güçlerinin konvoyun geçişine izin verip vermeyeceği hâlâ belirsizliğini koruyor.
Öte yandan Mısır Dışişleri Bakanlığı, Gazze sınırına yapılacak ziyaretler için sıkı kurallar getirdi. Yalnızca resmi başvuru ve Mısır makamlarının onayıyla geçişlere izin verileceğini açıklayan Kahire yönetimi, bölgedeki hassas güvenlik durumunu gerekçe göstererek izinsiz girişlere karşı sert uyarılarda bulundu.
İsrail’den gerginlik yaratacak açıklama
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise, Gazze’ye ulaşmak isteyen sivil aktivistleri “cihatçı göstericiler” olarak tanımlayarak, bu kişilerin Gazze’ye geçişini engellemesi için orduya talimat verdiğini savundu. Katz, Mısır’ın bu geçişleri engellemesi gerektiğini savunarak aktivistlerin İsrail askerlerini tehlikeye attığını iddia etti.
Avrupa’da Gazze için adalet yürüyüşü başladı
Bu arada Avrupa’da da Filistin’e destek hareketliliği sürüyor. Hollanda’nın Lahey kentinde Uluslararası Adalet Divanı önünde toplanan aktivistler, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumların durumuna dikkat çekti. Bu etkinlik, Avrupa çapında düzenlenen bir “Filistin İçin Adalet Yürüyüşü”nün başlangıcı olarak planlandı.
Yürüyüş; Brüksel, Paris ve Strazburg gibi şehirlerde devam edecek ve 17 Haziran’da Cenevre’de sona erecek.
Belçika’da ise “Vredesactie” isimli örgüt, İsrail savaş uçaklarına yedek parça sağlayan BMT Aerospace şirketinin önünde eylem düzenledi. Eylemciler, Belçika’nın İsrail’e silah ihracatını durdurmasını talep etti.
İtalya’dan boykot kararı
İtalya’nın Toskana bölgesi de Gazze’deki soykırıma tepki olarak İsrail ile resmi ilişkileri askıya alma kararı aldı. Bu adım, Netanyahu hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırım suçlamalarıyla karşı karşıya kalmasına yönelik artan uluslararası tepkinin bir parçası olarak değerlendirildi.
