10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, bu yıl 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin temel ilkelerini yeniden teyit etme amacı taşısa da, Gazze'deki sivil nüfusun maruz kaldığı yıkım, yerinden edilme ve açlık karşısında bu ilkeler "boş bir yankı" olarak görülüyor. Gazze, uluslararası sistemin kendi normlarını uygulamakta isteksiz veya aciz kaldığı, sivil yaşamın hiçe sayıldığı bir dünyayı yansıtan "zamanımızın en çarpıcı aynası" olarak nitelendiriliyor.

Trump: Gazze ateşkesinde ikinci aşama yakında
Trump: Gazze ateşkesinde ikinci aşama yakında
İçeriği Görüntüle

Uluslararası hukukun ve savaş kurallarının güçlü olanlar tarafından görmezden gelinmesi, bir "kısıtlamanın aşındığı, hukukun zayıfladığı" yeni bir döneme işaret ediyor. Soykırımcı İsrail'in "meşru müdafaa" söylemiyle uluslararası hukukun askıya alınabileceği bir "daimi istisna hali" oluştruduğu, Carl Schmitt ve Giorgio Agamben gibi siyaset teorisyenlerinin kavramlarıyla açıklanıyor. Gazze'deki ateşkeslerin bile insani bir mola olmaktan çıkıp, yeniden konuşlanma ve bombardımana devam etme aracı olarak "savaş taktiğine" dönüştürülmesi, bu istisna halinin en acı örneği olarak sunuluyor.

Çifte standartlar ve teknolojik şiddet

Eleştirilerin odağındaki en önemli konu, çifte standartlar. Ukrayna'daki ateşkes ihlallerine yönelik Batı'dan gelen hızlı kınama ve hesap verebilirlik çağrıları, benzer ihlaller Gazze'de yaşandığında "güvenlik önlemleri" veya "talihsiz yan hasar" olarak yeniden çerçeveleniyor. Bu asimetri, "kurallara dayalı düzen"in inandırıcılığını yok ediyor ve insan haklarını siyasi bir söyleme indirgiyor.

Bu hukuki dokunulmazlık tabakasına, yeni bir teknolojik şiddet boyutu ekleniyor. İşgalci İsrail'in askeri saldırılarında giderek artan şekilde yapay zekâ destekli hedefleme, biyometrik gözetim ve tahmine dayalı analizler kullanması, savaşı dijital yönetimle birleştiriyor. Sivil yaşam bir veri kümesine indirgenirken, ölüm "algoritmik, bürokratik ve teknolojik zorunlulukla sarılmış" bir hale geliyor.

AB ve WHO'dan farklı vurgular

Dünya Gazze kriziyle insan haklarının evrenselliğini tartışırken, uluslararası kurumlar farklı önceliklere odaklanarak mesajlar yayımladı:

  • Avrupa Birliği (AB): AB Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, AB'nin İnsan Hakları Şartı'nın 25. yıldönümünü anarak, insan haklarının sınıflarda, iş yerlerinde ve çevrim içi alanlarda her gün yaşandığını vurguladı. Kallas, Ukrayna ve AB çevresindeki bölgelerde sivil halkın saldırganlıkla hayatta kalma mücadelesi verdiğini belirterek, AB'nin barış, adalet ve hesap verebilirlik taahhüdünü yineledi.

  • Dünya Sağlık Örgütü (WHO): WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Hanan Balkhy, İnsan Hakları Günü'nü "Sağlığım, Hakkım" ve "Günlük Temel İhtiyaçlarımız" temaları altında kutladı. Balkhy, çatışmaların ve iklim acil durumlarının yaşandığı bölgede, sağlık hakkının, özellikle marjinalize edilmiş nüfuslar için acil bir öncelik olduğunu belirtti. WHO, hükümetleri evrensel sağlık güvencesine (UHC) yatırım yapmaya ve sağlık maliyetleri nedeniyle aileleri yoksulluğa iten uygulamalardan kaçınmaya çağırdı.

Sonuç olarak, İnsan Hakları Günü, artık ideal bir anma olmaktan çıkıp, Gazze'deki yıkıma izin veren siyasi, hukuki ve teknolojik yapıları sorgulamaya bir çağrıya dönüşmek zorunda. Aksi takdirde, 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin temel vaadi olan evrensellik ilkesinin ayakta kalmayacağı uyarısı yapılıyor.

Daily Ummah