Hollanda’nın Amsterdam, Utrecht, Leiden, Erasmus Rotterdam ve Tilburg üniversitelerinin İsrailli akademik kurumlarla işbirliğini durdurmasının ardından uzmanlar, Avrupa'dan Güney Amerika'ya kadar eğitim kurumlarının İsrail boykotu uyguladığını ancak İngiltere'deki üniversitelerin bu eylemi yeterince desteklemediğini ifade ediyor.
Gazze'deki soykırım nedeniyle İsrailli akademik kurumlarla işbirliğinin durdurulması gerektiği konusunda artan akademik baskıya paralel olarak uzmanlar, üniversitelerin "soykırıma suç ortaklığı yapmayı" reddetmesi gerektiğini vurguluyor.
"Üniversiteler kendi değerlerine ihanet ediyor"
Radboud Üniversitesi Nijmegen'de Etik ve Siyaset Felsefesi Doçenti Dr. Anya Topolski, haziran ayında Hollandalı akademisyenlerden oluşan bağımsız araştırma komisyonunun hazırladığı raporun, farklı düzeylerdeki suç ortaklığını ortaya koyduğunu ifade etti.
Dr. Topolski, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Raporumuz hem geniş bir mesaj hem de askeri ve sosyal bilimlerdeki ahlaki suç ortaklığı düzeylerini gösteren çok spesifik, odaklı araştırma ve referanslara sahip." dedi.
"Bizim için çok önemli olan, uluslararası insan hakları hukukunu destekleyen, demokrasiyi savunan, ırkçılığı ve soykırımı reddeden beyanları ve vizyonları paylaşan üniversitelerdeki akademisyenler olarak, bu konuda sorumluluğumuz olduğunu düşünmemiz." diyen Dr. Topolski, üniversitelerin Filistin'deki mevcut soykırım konusunda kendi misyon beyanlarını, vizyonlarını, kapsayıcılık ve liberalizm ve eşitlik taahhütlerini takip etmemesi karşısında şoke olduklarını aktardı.
Üniversiteler "görünüşü kurtarma"nın derdinde
Dr. Topolski, birçok üniversitenin "dış görünüşü kurtarma"nın derdinde olduğunu, gerçekte İsrailli akademik kuruluşlarla bağları koparmadan, koparmış gibi göründüğünü eleştirerek "Örneğin Utrecht Üniversitesi yakın zamanda bir boykot açıkladı ama aslında gerçek bir boykot değil çünkü hala devam eden projelere bağlılıkları var. Araştırmalar, 7 Ekim (2023) ile bu yıl arasında, önceki döneme göre daha fazla projenin başlatıldığını gösteriyor." diye konuştu.
Annesi, büyükannesi ve büyükbabasının Holokost'tan kurtulduğunu anlatan Topolski, "Antisemitizm ve Nazi soykırımı tarihiyle büyümüş biri olarak, hep 'insanlar bilseydi, durdurur muydu?' diye düşündüm. Benim için acı olan, şimdi Gazze’de yaşananlar gerçekleşirken bunu görmemiz ve insanların bunu durdurmak için yeterince bir şey yapmıyor olması" dedi.
İsrailli akademik kurumlarla işbirliğini kesmenin yeterli olmadığını dile getiren Dr. Topolski, "7 Ekim'den önce bile Filistin için yeterli şeyler yapmıyorduk. Rusya'ya karşı hemen akademik bağları kestiler ama İsrail konusunda hükümet adım atmadıkça üniversiteler bir şey yapmayacaklarını söylüyorlar. Bu, büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor." ifadelerini kullandı.
"İki tür suç ortaklığı var"
Queens Üniversitesi Belfast'tan Yeşil Ekonomi Politikası Profesörü John Barry ise üniversitelerin İsrailli kurumlarla işbirliğinin iki tür suç ortaklığı yarattığını belirtti.
Barry, ilk suç ortaklığının siber güvenlik, askeri teknoloji ve özellikle gözetleme teknolojilerindeki araştırma işbirlikleri olduğunu belirterek "İsrail rejimi, gözetleme teknolojilerinin çok yüksek teknolojili geliştiricisi olarak dünyada tanınıyor. Bu teknolojilerin çoğu kolayca silaha dönüştürülebiliyor." dedi.
İkinci tür suç ortaklığının ise meşruiyet sağlama olduğunu vurgulayan Barry, "İsrailli kurumların Avrupa kurumlarıyla bağlantıları varsa bu, onlara meşruiyet kazandırıyor ve bir nevi diplomatik örtü sağlıyor sanki her şey normal, her şey iyi gibi..." diye konuştu.
Profesör Barry, "Akademisyen veya üniversite olarak bir soykırıma, ekokırıma ve büyük ölçekli insan hakları ihlallerine suç ortağı olmak istemiyoruz. İsrailli akademik kurumlarla işbirliği, Avrupa veya diğer bölgelerdeki akademik kurumların suç ortağı olması anlamına geliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Barry, İngiltere ve İrlanda'daki üniversitelerin çoğunun yeterli adım atmadığını vurğulayarak "Üniversite yönetiminden 'İsrail'i bu projelerden çıkarmak isterdik ama yasal olarak bağlıyız' argümanını görüyorum. Bu görüşü kabul etmiyorum." ifadelerini kullandı.